NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
كَثِيرٌ
يَعْنِي
ابْنَ عُبَيْدٍ
حَدَّثَنَا
أَبُو
حَيْوَةَ
عَنْ شُعَيْبٍ
عَنْ
غَيْلَانَ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
مِثْلَهُ
(Önceki 2126. hadisin bir)
benzen de İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet olunmuştur.
İzah:
Bu ve bundan önceki
hadislerin zahiri, bir kimsenin zifafa girmeden önce karısına mehrini teslim
etmesinin müstehab olduğuna delâlet etmektedir. Bu şekilde hareket etmek eşler
arasında sevgi ve güven duygularının doğup gelişmesini temin eder. Ulemanın
tümü bu görüştedir. Şâfıî ulemasından HattâbFnin beyânına göre İbn Ömer (r.a.),
"bir müslümanm hanımına az veya çok (mehir olarak) bir şeyler vermeden
zifafa girmesi helal olmaz" demiş. Ayrıca İbn Abbas ile Katâde'nin, bir
kimsenin hanımına bir miktar mehir vermeden zifafa girmesini mekruh gördükleri
rivayet edilmiştir. Zührî ise (sünnet olan tatbikatın) zifaftan Önce mehrin
kadına takdim edilmesinden ibaret olduğunu söylemiştir. Malik b. Enes'e göre
ise, erkek karısına enaz dörtte bir dinar veya üç dirhem mehir vermedikçe
onunla zifafa giremez.
Said b. el-müseyyeb,
el-Hasen, en-Nehaî, es-Sevrî, Şafiî, Ahmed ve Hanefi ulemasına göre ise bir
kimsenin, hanımına hiç mehir vermeden onunla zifafa grimesi caizdir. Delilleri
ise, 2117 numaralı hadisi şeriftir. Ancak bilindiği gibi mehir kadının hakkı ve
erkeğin borcudur. Eğer hiç mehir tayin ve tesbit edilmeden zifafa girilmişse, o
zaman İcadın kocasından mehr-i misil taleb eder. Nitekim bir sonra gelecek
olan Hz. Âişe hadisi de buna delâlet etmektedir. Konumuzu tesbit eden babın
hadislerinde ve benzerlerinde geçen, "mehir verilmedikçe zifafa
girilemeyeceğine" dair ifadeler zifaftan önce mehir vermenin müstehab
olduğuna delalet eder.